Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

ortak olmak

  • 1 ortak olmak

    v. be a party to, become partners, associate, associate oneself, club, club together, interest, make one, participate, partner, share in

    Turkish-English dictionary > ortak olmak

  • 2 ortak olmak

    beşdar bûn
    --------
    parmend bûn

    Türk-Kürt Sözlük > ortak olmak

  • 3 ortak olmak


    зэгохьан

    Малый турецко-адыгский словарь > ortak olmak

  • 4 ortak olmak

    a) to become a partner (with) b) to share

    İngilizce Sözlük Türkçe > ortak olmak

  • 5 derdine ortak olmak

    кайгыны уртаклашу

    Türkçe-Tatarca sözlük > derdine ortak olmak

  • 6 sınırı ortak olmak

    v. join

    Turkish-English dictionary > sınırı ortak olmak

  • 7 ortak

    ortak <- ğı> Teilhaber m, -in f, Kompagnon m; Partner m, -in f; gemeinsam (-le mit D); ortakçı;
    -i ortak etmek jemanden (als Gesellschafter) aufnehmen; zur Teilnahme auffordern;
    ortak olarak anteilig;
    -e ortak olmak Teilhaber(in) G sein; fig teilnehmen (an dem Leiden), ( den Schmerz mit jemandem) teilen;
    Ortak Pazar HIST Gemeinsamer Markt (von Europa)

    Türkçe-Almanca sözlük > ortak

  • 8 ortak

    "1. partner; associate. 2. accomplice. 3. common, held in common, shared. 4. fellow wife (in a polygamous household). - etmek /ı/ to make (someone) a partner, take (someone) on as a partner. - olmak 1. /a/ to participate in, share in. 2. /la/ to become a partner with; to become partners. - ölçülmez sayılar math. incommensurable numbers. - ölçülür sayılar math. commensurable numbers. O- Pazar the Common Market. - tam bölen math. common divisor, common factor."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ortak

  • 9 ortak özellikleri olmak

    v. osculate

    Turkish-English dictionary > ortak özellikleri olmak

  • 10 partner

    n. işbirlikçi, ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, kavalye
    ————————
    v. ortak etmek, ortak olmak, ortağı gibi davranmak
    * * *
    1. ortak 2. partner 3. ortak ol (v.) 4. ortak (n.)
    * * *
    1. noun
    1) (a person who shares the ownership of a business etc with one or more others: She was made a partner in the firm.) ortak
    2) (one of two people who dance, play in a game etc together: a tennis/dancing partner.)
    2. verb
    (to be a partner to (someone): He partnered his wife in the last dance.) eş olmak

    English-Turkish dictionary > partner

  • 11 beteiligen

    beteiligen* [bə'taılıgən]
    I vt ( teilhaben lassen) ortak etmek (an/bei -e/-e);
    jdn an etw \beteiligen birini bir şeye ortak etmek, birinin bir şeye katılmasını kabul etmek
    II vr
    sich \beteiligen ( teilnehmen) katılmak (an -e), iştirak etmek (an -e); ( finanziell) ortak olmak (an -e);
    sich an den Kosten \beteiligen masraflara katılmak [o ortak olmak]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > beteiligen

  • 12 associate

    adj. birleşmiş, bağlı olan, arkadaş olan, ikinci derece statüsü olan
    ————————
    n. ortak; arkadaş, dost; öğretim üyesi, üye
    ————————
    v. birleştirmek, ortak olmak, ortak etmek, işbirliği yapmak, bağdaştırmak; benzetmek; çağrıştırmak; arkadaşlık etmek
    * * *
    1. ilişkilendir (v.) 2. ortak (adj.) 3. ortak ol (v.) 4. iş arkadaşı (n.)
    * * *
    1. [ə'səusieit] verb
    1) (to connect in the mind: He always associated the smell of tobacco with his father.) çağrışım yapmak, çağrıştırmak
    2) ((usually with with) to join (with someone) in friendship or work: They don't usually associate (with each other) after office hours.) arkadaşlık etmek
    2. [-et] adjective
    1) (having a lower position or rank: an associate professor.) yardımcı, muavin
    2) (joined or connected: associate organizations.) birleşmiş, birleşik
    3. noun
    (a colleague or partner; a companion.) iş arkadaşı, meslektaş, ortak
    - in association with

    English-Turkish dictionary > associate

  • 13 beteiligt

    1) ilgili (an ile), ilgisi bulunan [o olan], katılan (an -e); ( Unfall) karışmış bulunan [o olan] (an -e);
    an etw \beteiligt sein bir şeye karışmış olmak, bir şeyle ilgili olmak
    2) ( Konzern, Umsatz) ortak;
    an etw \beteiligt sein fin bir şeye ortak olmak;
    sie ist mit 49% an seiner Firma \beteiligt firmasının yüzde 49'una ortaktır

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > beteiligt

  • 14 s'associer

    v pr
    1 agir avec ortak olmak

    s'associer avec / à qqn — biriyle ortak olmak

    2 paylaşmak

    Dictionnaire Français-Turc > s'associer

  • 15 share in

    katılmak, ortak olmak, pay sahibi olmak, hissesi olmak

    English-Turkish dictionary > share in

  • 16 share in

    katılmak, ortak olmak, pay sahibi olmak, hissesi olmak

    English-Turkish dictionary > share in

  • 17 acımak

    1. رحم [رَحِمَ]
    2. مر [مَرَّ]
    Anlamı: tadı acı duruma gelmek, acılaşmak
    3. مض [مَضَّ]
    Anlamı: acılı, ağrılı olmak
    4. وجع [وَجِعَ]
    Anlamı: acılı, ağrılı olmak

    Türkçe-Arapça Sözlük > acımak

  • 18 join

    n. birleşme noktası, ek yeri
    ————————
    v. birleştirmek, katılmak, eklemek, katmak, kaynamak, üye olmak, birleşmek, iştirak etmek, sınırı ortak olmak
    * * *
    1. birleştir 2. birleştir (v.) 3. birleşim yeri (n.)
    * * *
    [‹oin] 1. verb
    1) ((often with up, on etc) to put together or connect: The electrician joined the wires (up) wrongly; You must join this piece (on) to that piece; He joined the two stories together to make a play; The island is joined to the mainland by a sandbank at low tide.) birleştirmek, bitiştirmek, bağlamak
    2) (to connect (two points) eg by a line, as in geometry: Join point A to point B.) birleştirmek
    3) (to become a member of (a group): Join our club!) katılmak, girmek
    4) ((sometimes with up) to meet and come together (with): This lane joins the main road; Do you know where the two rivers join?; They joined up with us for the remainder of the holiday.) katılmak, birleşmek, ulaşmak
    5) (to come into the company of: I'll join you later in the restaurant.) katılmak
    2. noun
    (a place where two things are joined: You can hardly see the joins in the material.) ek yeri, bitişme noktası
    - join hands
    - join in
    - join up

    English-Turkish dictionary > join

  • 19 be a party to

    katılmak, ortak olmak, hissedar olmak

    English-Turkish dictionary > be a party to

  • 20 be a party to

    katılmak, ortak olmak, hissedar olmak

    English-Turkish dictionary > be a party to

См. также в других словарях:

  • ortak olmak — bir şeyi paylaşmak veya bir şeye katılmak Kadınları hayata ortak olmayan millet öksüzdü, yarı kuvvetini kullanamıyor demekti. T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ortak — is., ğı 1) Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar Bırakın ortağıma bir telefon edeyim. H. Taner 2) Kuma Kendi üstüne bir ortağın getirilmesi Emeti nin pek ziyade gücüne gitmişti. E. E.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ortak etmek — bir şeyi paylaşmaya razı olmak, katılmaya onay vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • İŞTİRAK — Ortak olmak. Ortaklık etmek. Bir işde yer almak. Hissedâr olmak. * Bir lâfızda çok mânalar müşterek olması. Meselâ: Ayn kelimesi. Hem göz, hem de kaynak mânasına gelir …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ortaklaşmak — nsz Ortak olarak davranmak, ortak olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • katılmak — 1. nsz, e 1) Katma işi yapılmak Süte su katılmış. 2) Bir topluluğa girmek, iştirak etmek Üç dört ev ötedeki boş arsada çocukların oyunlarına katıldım. N. Cumalı 3) Ortak olmak, benimsemek Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iştirak etmek — 1) katılmak Mediha kendinin iştirak etmediği herhangi bir davranışa düşmandır. H. E. Adıvar 2) ortak olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MÜZARAA — Ziraat üzerine yapılan işler, ekincilikle ilgili olarak yapılan işler. * Toprağa, çalışmağa ve kazanca ortak olmak üzere kurulan şirket …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • MÜŞAREKET — Birbirine ortak olmak, ortaklık. Beraber olup bir iş yapmak. * Gr: İkili tarafın da isteğini bildiren fiil. * Karşılıklı anlaşma, birbirini anlama …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • dil — 1. is. 1) Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... Y. Z. Ortaç 2) Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Cevdet Kılıçlar — Born 5 May 1972(1972 05 05) Kayseri, Turkey Died 31 May 2010(2010 05 31) (aged 38) International waters of the Mediterra …   Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»